30 Ocak 2013 Çarşamba

Nerdeydiniz Ey Sevgili Hüzün




Ne tatlı bir meltemdi geçen
Ömrümün sahilinde martılara simit atarken
Yosun kokusu burnumda
Enerjim pupa yelken

Ne nazlı kar taneleri yakalardım avuçlarımla
Nöbet değiştirirdik bahçelerde kardan adamla
Soğuk üşütmezdi ki o zamanlar
Ilınırdı hava, demli çayımdan içtiğim bir yudumla

Ne hoştu sarı yaprakların hışırtısı
Kulağımda bazen ıslık sesi, bazen kedi mırıltısı,
Yürürdüm saatlerce huzur sokaklarında
Omuzumda babamın eli, boynumda annemin atkısı

 Ne mağrur selamlardı yeni filizler güneşi mart sonu
 Papatyalar, kazayakları kaplardı okul yolunu
 Keşke mevsimler hep böyle kalsaydı
 Takvimlerimi yırttılar, hislerim bağbozumu...

27 Ocak 2013 Pazar

POST GİBİ POST:)

Uzun zaman sayılır benim için tam zamanlı mesaiyle çalışmadığım günler geçeli ama yine de haftasonu sevimlidir.Cumalar arefe cumartesi bayram... Pazartesi sendromu bile yaşadığım oluyo bazen:) Bu haftaki cumartesi bayramım kardeşimin bizimle oluşuyla daha da bayram havasındaydı. O sever diye 2 saat sürmüş kahvaltı hazırlığı farketmemişiz. 11 de de uyanınca tabi bizim kahvaltı + kahve bi baktık saat 18:00 :) Ne yapmalı ne yapmalı derken koca adamım çalışması gerektiğinden annem kardeşim ve küçük adamım uzun zaman sonra Akmerkez yaptık:) Çok da iyi olmuş gidişimiz. Bizim küçük adam önce yemek yedi bi güzel, sonra oynadı gönlünce jokerland da, bizde bi iki dükkan turlayıp bide macro turu attık.Beyaz çay denemek istiyordum ne zamandır.İki çeşidi vardı,cranberry'li olanından aldım.
Ben evde portakal çiçekli başka bi çayım olduğundan bunu tercih ettim, bitince onuda denicem inş. Şimdi saat gece 02:00 sularına yaklaştığından bu çay, market muhabbeti benim için buraya kadar. Ama itiraf edin bu sefer normal bişi oldu sanki:)

25 Ocak 2013 Cuma

ZAMAN

Fotoğrafsız ve yine okuyucular için "çooook ilginçç" hissettirmeyecek bir postla daha karşınızdayım:)Ama en azından bu sefer biraz daha neşeliyim. Neşemin sebebi herkes uyuduğundan mütevellit biraz sessizlik biraz dinlence arasında bloguma iki satır yazabilmemdir birazda... Hayat fıldır fıldır, lavabodaki suyun boşalması gibi döne döne bitiyo saatler, günler...Birtanecik oğlum büyüyor o büyüdükçe mutlu oluyorum gelişimine ve aynı zamanda her geçen günümüzü özlüyorum şimdiden, bana düşkünlüğüne alışıyorum herhalde bende gitgide. Yeni kelimeler öğrendiğinde şaşırıyorum, hemde onunla sohbet etmek için sabırsızlanıyorum.Yeni birini tanımak gibi aslında çocuk yetiştirmek. Hani ilk başta çoğu insandan lafı cımbızla alırsın, biraraya geldiğinde ne yapacağını pek bilemezsin ama zaman geçtikçe bağlanırsın tanıdıkça merak edersin bende şimdi merak ediyorum, Yekta Nazım ne düşünüyor, ne hissediyor... "Anne Kokkuuu" diyor birşeylerden korkunca, hemen önlem almaya çalışıyorum bilinçaltına zeval gelmesin diye paşamın... Ben kızıncada korkuyor bazen, sonra kucağımdayken " anne kız" diyor "yooo diyorum kızamamm ben oğluma kıyamam bi taneme" nasıl gülüyor çapkın çapkın o ısrar ettikçe ben yoook diyorum.O mutlu oluyor ben daha çok. Arkadaşlarımın bloglarını okudum biraz evvel, tanıdığın insanlar oldu mu bi yandan hayal ediyorsun. Güzel haberlere sevinip, kötü haberlere sıkılarak... Zaman geçiyor ama öyle ama böyle...