24 Haziran 2010 Perşembe

Yağmurlu bir gündü tıpkı bugün gibi...


Bugün hava kimine göre tarhana çorbası, kimine göre pencere önünde kahve içme, kimine göreyse sinema havası... Bu fikirler öğlen tatili iş yeri bahçesinde kızlarla turlarken çıktı. Ne büyük bir nimet insanın bazen mecburen geldiği yerlerde sevdiği insanlar olması, ihtiyacın olan ne varsa bulabilmen onlarda. Bu bazen bi makyaj malzemesi bazen bi toka bazense özgüven olsa da...


22 Haziran 2010 Salı

Yağmur dindi tembellik rüzgarım dinmedi :)

Aslında çokta haksızlık yapmayayım kendime sabah sabah, tembel değilim çünkü bilakis bu aralar pek bi becerikliyim. En son postumdaki misafirden sonra da misafirler ağırladım, davetiyeler yazdım, gezmelere gittim... Çok dolu dolu zamanlar geçirdim maşallah, öyle ki yatağa uzanıp tavana bakmayı özlüyorum artık :)

Geçtiğimiz haftasonu cumartesi çok yakın arkadaşlarımızın oğluşlarının sünnet şenliği vardır.İsmine uygun olarak tamamen şenlik havasında çok eğlenceli geçti.Kocacım ünv. arkadaşlarımlarımın tanışmadıklarıyla tanıştı,mikrofonu kapıp playback şarkı söyledi, halat çekti :) Pazar günü hem babalar günü, hem de dudumun doğum günüydü.Sabah alışveriş öğlen ziyaretlerle geçti. Geceyse konsere gittik. MFÖ konserine. Konserin üzerinde şehit haberlerinin karabulutları vardı. Az konuşmalı, çok nostaljili bir konser oldu. Ben "ali desidero"da koptum.Konser dönüşü annemlere geçtik tekrar. Gecenin 1:30'un da soğanlı yumurtalı, çaylı, kahvaltılı bi sofraya yumuluşumuz vardı ki görülmeye değerdi :)Dün gece yine annemlerdeydik :) bu seferde kardeşimin yemek denemelernde bulunmak için gittik. Hepsi bahane aslında bitaneciğimiz evlenmeden önce hep beraber vakit geçirmek istiyoruz bol bol.Hoş kardeşim evlendiktn sonra daha hep berbaber olucaz arslan damatda aramızda olacak ama... :)
Vaziyetler böyle bizde.
Bizim bi fotoğraf makinamız var ama hafıza kartsız, bizim bi video kameramız var aktarma kablosuz, bizim bi bloggerımız var daha çok yazmak istiyo ama şu aralar imkansız:)

9 Haziran 2010 Çarşamba

Pencerenin arkasında bir çay içemedim ya istersen yağma yağmur...

Dün gece evceğizimizi tertemiz yapıp, yemeklerde pişirmek suretiyle bu akşamki misafirlerime hazırlık yaptım. Şu an aklım evde ama:( Ya ben yağmur yağarken camdan bakmak, bizim mahallenin arapkızı olmak, bunları yaparken bir yandanda çayımı yudumlamak istiyorum.Yapamadığımdan agresifim ve kompleksliyim şu an :S

Yemeklere gelince Püreli saray kebabım var benim meşhurlaşmaya başlayan ondan yaptım. Soğuk çorbayı kremalı bi versiyonda denedim ki güzel oldu beğendik, fasulye haşladım kızartıcam inşallah akşam, kaşarlı mantar yapıcam birde börek. Malum çok merak edenim izleyenim olmadığından fotoğraflar tarifler pek yazmıyorum ama okuyupta bu yemeklerden birini merak eden olursa şayet ayrıntılı tariflerini yazabilirim.

3 Haziran 2010 Perşembe

Sözler Bitince...

Yaşananlar taa yüreğinizde derin acılar bıraktığında sözler biter. Sokaklara çıkıp olanca gücünüzle bağırmak istersiniz, sadece bağırmak bazen, çünkü sözlerin anlamlarıda yiter...

Pazartesi gününden ve aylar öncesinden ve yıllar öncesinden itibaren yaşananlar sözleri taşırdı yüreklerden, çığlıklar kaldı. Levent'te, Taksim'de son olayların değil, yılların isyanı vardı. Bir an, sabah kalktığında evine bombalar düştüğünü düşünen, bindiği taşıtın eli silahlı, ruhu kanlı adamlar tarafından haksız yere basıldığını tasavvur eden herkes soluğu sokaklarda aldı. Günlük yaşam, rutin işler,sıradan bir gün...v.s tamlamalarının aslında bulunmaz nimetler olduğunu düşündük şaşırarak ve Dünya' da bu kadar insan ağlarken nasıl katıla katıla gülebildiğimizi...

Daha içten dua etme zamanlarına geç kalmaktan korktuk.Ruhumuzun çığlığı bir kez daha sükûn bulana kadar sustuk.