Niye yazmıyosun bak ben yazıyorum diyorsun ey okur. Ben de diyorum ki çocuğum erken uyursa zaten yazarım, tıpkı bu gece ki gibi :)
Paşa oğlum öğlen sonrası bisiklet gezisinde atılan fazla enerjilerinden dolayı bizim düzenimizde bu gece erken uyudu (saat 23:00 civarı). Biz de kocamla önce bi şaşkın bakındık, sonra hemen çay konuldu, sohbet, muhabbet... Sonra kaçırılmicak bi tartışma programına sarınca evimineri, bende hiç mırın kırın etmeden pc başına oturdum önce bakındım blog alemine sonra tüm komşuları bahar temizliği yapmış kadının kirli pencerelerinden utanması gibi iki satır yazayım dedim, ne var ne çok bu aralar :)
2 yaşına çok az kalmış delikanlı oğlum maşallah bizi çok eğlendirerek büyümeye devam ediyor. İşitsel olduğumdan, o konuşmaya çalışıp farklı cümleler kurdukça anne çocuk ilişkisinin yanında hayranlık duymaya başladım kerataya. Ama yaramazlığa başladı mı hayranlık filan dinlemeden yaygarayı basan cırtlak da bi anneyim aynı zamanda :)
Son zamanlarda en sık yaptığımız faaliyet ev bakmak ve yine en sık yaşanan da bulamamak :) aman napalım yoksa yok dimi ama...
Elbise diktirme niyetindeyim bu aralar. İstediğim kumaşları bulabilirsem prensesler kadar güzel bi blogger olabilirim diye düşünüyorum : P Bulamazsam şansınıza küsün ne diyim :)
30 Nisan 2013 Salı
24 Mart 2013 Pazar
Ben yokum diye çarşı pazar küsmüş istanbullarda a dostlar:)
Selam size beni takip eden milyonlar, milyarlarca takpçilerim :)
Biliyorum her sabah bir umut blogumu açıp yeni post var mı diye heyecanla bakınıp hayal kırıklıkları yaşıyorsunuz... Ama benim gibi çok takipçisi olan blogger lar ince eleyip sık dokur, yazmaya değer bulmazsa hayatta klavyeye dokunmaz. Prensip işte ne yaparsınız:))
Gel gelelim beni yazmaya sevk eden vakaya. Ben biraz mecburiyetten bi çarşı pazar turladım. Yokkkk.
Hiç bişi yok şöyle ayılıp bayılıp alınıp giyilecek. Yahu dedim, bişey beğensem, param yetmese, gözüm kalsa, para biriktirsem..... nerdeeeee.
Ya ben bitmişim artık bu konuda gözlerim kömür olmuş, yada bu sezon hiç top parçalar bulamiciiiz.
30 Ocak 2013 Çarşamba
Nerdeydiniz Ey Sevgili Hüzün
Ne tatlı bir meltemdi geçen
Ömrümün sahilinde martılara simit atarken
Yosun kokusu burnumda
Enerjim pupa yelken
Ne nazlı kar taneleri yakalardım avuçlarımla
Nöbet değiştirirdik bahçelerde kardan adamla
Soğuk üşütmezdi ki o zamanlar
Ilınırdı hava, demli çayımdan içtiğim bir yudumla
Ne hoştu sarı yaprakların hışırtısı
Kulağımda bazen ıslık sesi, bazen kedi mırıltısı,
Yürürdüm saatlerce huzur sokaklarında
Omuzumda babamın eli, boynumda annemin atkısı
Ne mağrur selamlardı yeni filizler güneşi mart sonu
Papatyalar, kazayakları kaplardı okul yolunu
Keşke mevsimler hep böyle kalsaydı
Takvimlerimi yırttılar, hislerim bağbozumu...
27 Ocak 2013 Pazar
POST GİBİ POST:)
Uzun zaman sayılır benim için tam zamanlı mesaiyle çalışmadığım günler geçeli ama yine de haftasonu sevimlidir.Cumalar arefe cumartesi bayram... Pazartesi sendromu bile yaşadığım oluyo bazen:)
Bu haftaki cumartesi bayramım kardeşimin bizimle oluşuyla daha da bayram havasındaydı. O sever diye 2 saat sürmüş kahvaltı hazırlığı farketmemişiz. 11 de de uyanınca tabi bizim kahvaltı + kahve bi baktık saat 18:00 :)
Ne yapmalı ne yapmalı derken koca adamım çalışması gerektiğinden annem kardeşim ve küçük adamım uzun zaman sonra Akmerkez yaptık:)
Çok da iyi olmuş gidişimiz. Bizim küçük adam önce yemek yedi bi güzel, sonra oynadı gönlünce jokerland da, bizde bi iki dükkan turlayıp bide macro turu attık.Beyaz çay denemek istiyordum ne zamandır.İki çeşidi vardı,cranberry'li olanından aldım.
Ben evde portakal çiçekli başka bi çayım olduğundan bunu tercih ettim, bitince onuda denicem inş.
Şimdi saat gece 02:00 sularına yaklaştığından bu çay, market muhabbeti benim için buraya kadar. Ama itiraf edin bu sefer normal bişi oldu sanki:)
25 Ocak 2013 Cuma
ZAMAN
Fotoğrafsız ve yine okuyucular için "çooook ilginçç" hissettirmeyecek bir postla daha karşınızdayım:)Ama en azından bu sefer biraz daha neşeliyim. Neşemin sebebi herkes uyuduğundan mütevellit biraz sessizlik biraz dinlence arasında bloguma iki satır yazabilmemdir birazda...
Hayat fıldır fıldır, lavabodaki suyun boşalması gibi döne döne bitiyo saatler, günler...Birtanecik oğlum büyüyor o büyüdükçe mutlu oluyorum gelişimine ve aynı zamanda her geçen günümüzü özlüyorum şimdiden, bana düşkünlüğüne alışıyorum herhalde bende gitgide. Yeni kelimeler öğrendiğinde şaşırıyorum, hemde onunla sohbet etmek için sabırsızlanıyorum.Yeni birini tanımak gibi aslında çocuk yetiştirmek. Hani ilk başta çoğu insandan lafı cımbızla alırsın, biraraya geldiğinde ne yapacağını pek bilemezsin ama zaman geçtikçe bağlanırsın tanıdıkça merak edersin bende şimdi merak ediyorum, Yekta Nazım ne düşünüyor, ne hissediyor...
"Anne Kokkuuu" diyor birşeylerden korkunca, hemen önlem almaya çalışıyorum bilinçaltına zeval gelmesin diye paşamın... Ben kızıncada korkuyor bazen, sonra kucağımdayken " anne kız" diyor "yooo diyorum kızamamm ben oğluma kıyamam bi taneme" nasıl gülüyor çapkın çapkın o ısrar ettikçe ben yoook diyorum.O mutlu oluyor ben daha çok.
Arkadaşlarımın bloglarını okudum biraz evvel, tanıdığın insanlar oldu mu bi yandan hayal ediyorsun. Güzel haberlere sevinip, kötü haberlere sıkılarak...
Zaman geçiyor ama öyle ama böyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)